Ergenekon kumpası, 12 Haziran 2007’de İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduda yapılan aramada 27 el bombası bulunmasıyla başladı. Bu olay, ilerleyen süreçte yüzlerce asker, gazeteci, akademisyen ve siyasetçinin tutuklandığı geniş çaplı bir davalar zincirinin çıkış noktası oldu.
Daha sonra ortaya çıkan belgeler ve tanıklıklarla, söz konusu sürecin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından organize edildiği anlaşıldı. FETÖ’nün yargı ve emniyet içindeki kadroları, sahte deliller üreterek davayı kurguladı. Amaç; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) başta olmak üzere devletin kritik kurumlarını zayıflatmak, muhalif sesleri susturmak ve örgütün önünü açmaktı.
2016’da FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yapılan yargılamalarda, Ergenekon davasının bir kumpas olduğu resmen kabul edildi ve sanıklar beraat etti.
18 YIL SONRA
FETÖ’nün Ergenekon soruşturmasında kurduğu kumpasın parmak izi ise 18 yıl sonra ortaya çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada, “el bombası” ihbarına ilişkin yapılan tespitlerde, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan ve bir ay sonra tahliye olan bir kişinin serbest kaldıktan sonra göre, “Ergenekon” mağdurlarına ulaşarak olayın bir kumpas olduğunu, vicdanen rahatsız hissettiğini söylediği iddia edildi. Bunun üzerine yürütülen soruşturmada olayla ilgili birçok şüphe ve çelişki tespit edildi.
PARMAK İZİ TESPİTİ
Akabinde gecekonduda bulunan el bombalarıyla ilgili dosyada yer alan deliller yeniden incelendi. Sabah’ta yer alan bilgiye göre, yapılan kriminal incelemede, el bombalarının bulunduğu sandık üzerinde 15 Temmuz nedeniyle cezaevinde tutuklu bulunan, o dönem yüzbaşı rütbesinde olan eski Jandarma Yarbay FETÖ’cü Muharrem Demirkale’nin parmak izine rastlandı.
“KOZANLI ÖMER” DETAYI
Ümraniye’de ele geçirilen el bombaları ve devam eden soruşturmalar öncesinde, FETÖ yapılanmasında sözde emniyet imamı ve sözde MİT imamı görevlerinde bulunan iki zanlının yurt dışına çıkarken Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınacak kişilerden bazılarının isimlerinin kodlanmış şekilde üzerlerinde bulunduğu belirlendi. Söz konusu iki kişinin, örgütün “Tahir” kod adlı sözde MİT imamı Murat Karabulut ile örgütün sözde emniyet imamı “Kozanlı Ömer” kod adlı Osman Hilmi Özdil olduğu öğrenildi.
DOKUZ YAKALAMA KARARI
Başsavcılık da tespitler üzerine 14 Ekim’de dokuz şüphelinin yakalanmasına yönelik gözaltı kararı çıkardı. Dört ilde düzenlenen operasyonda, altı şüpheli yakalandı. Geri kalan üç kişi ise parmak izi bulunan eski Jandarma subayı cezaevindeki FETÖ’cü Muharrem Demirkale, geri kalan iki kişi ise “Kozanlı Ömer” ile Murat Karabulut…
KOMUTANI CELEPOĞLU
Ergenekon kumpasının ilk tutuklanan sanığı olarak yaklaşık yedi yıl tutuklu kalan ve Ümraniye’de FETÖ’cülerin koyduğu el bombalarıyla ilişkilendirilen kumpas mağduru emekli astsubay Oktay Yıldırım, konuyla ilgili Odatv’ye konuştu.
Yıldırım, parmak izi çıkan ve 15 Temmuz’da darbecilerin safında yaralı halde yakalanan FETÖ’cü eski yarbay Demirkale’nin, o dönemki komutanının Hamza Celepoğlu olduğunu hatırlattı. Celepoğlu, MİT tırlarını durduran ve “devletin gizli kalması gereken belgelerini temin etme, açıklama” ile “FETÖ üyeliği” suçlarından 20 yıl hapis cezasına çarptırılan eski Adana Jandarma Bölge Komutanı Hamza Celepoğlu…
O GECE YAŞANANLAR
Yıldırım, devamında, “2007’deki kumpas soruşturmanın en önemli kısmı, dosyanın hiçbir yerinde o sözde bombaların bulunduğu iddia edilen yerle ilgili tek bir kroki, fotoğraf, video ve kaydın yer almaması. Biz de hep bunu sorguladık. ‘Neden yok?’ diye. Yıllar sonra dava dosyasına konulmamış olan Ümraniye karakolunda çekilen bir video kaydı çıktı ortaya” dedi.
FETÖ’cülerin o gece yaptığı mizanseni anlatan Yıldırım, “O gece olayı duyan bir olay yeri inceleme
ekibi Ümraniye karakoluna geliyor. Adamlar bombanın bulunmasından bir buçuk-iki saat önce geliyorlar ve bulunduğu söylenen materyalleri incelemek için istiyorlar. Her şey önceden ayarlanmış” ifadelerini kullandı.
Söz konusu video kaydının aynı zamanda ses de kaydettiğini belirten Oktay Yıldırım, o videoda “tutanağı nasıl tutarlarsa gecekonduda bulunmuş gibi göstereceklerinin” pazarlığını yaptıklarının altını çizdi.
O dönem henüz Ergenekon adında bir soruşturma olmamasına rağmen FETÖ’cü polisler tarafından “Ergenekon” isminin telaffuz edildiğini de vurgulayan Yıldırım, olayın “ABD” ayağına şöyle dikkati çekti:
“Bu kayıt Amerikalılardan çıkıyor. Yani “Kozanlı Ömer” ve Murat Karabulut, Amerika’ya girişlerinde yanlarında bir flaş bellek var. O flaş belleği Amerikalılar bunlardan alıyorlar ve bizimkilere gönderiyorlar. Peki neden alıyorlar? Bu çok önemli bir şey. Neden yapıyor Amerikalılar bunu? Bunca senedir vermiyorlar da şimdi neden veriyorlar? Asıl soru bu. Herkes her şeyi biliyor…”
“SAMİZDAT’TAKİ ANILAR
2007’deki kumpastan yıllar sonra ise Odatv İmtiyaz Sahibi ve gazeteci Soner Yalçın ile eski asker Oktay Yıldırım, FETÖ kumpasında iki yıl beraber yatacaklardı. Yalçın, o günlere yer verdiği “Samizdat” kitabında Oktay Yıldırım için şu satırlara yer verecekti:
“Oktay Yıldırım, Ergenekon’un bir numaralı sanığıydı. TSK harp malulü astsubaydı. Ümraniye’de bulunan 27 bombanın ona ait olduğu iddia ediliyordu. Geçen yıl ‘Ergenekon Bombalarının Sırrı’ adlı kitabı yazmıştı.
(…) Akşama doğru… Saat: 16.45. Koğuşa adım attık. Koğuş arkadaşımız Ergenekon davasının 1 numaralı sanığı Oktay Yıldırım ile tokalaştık, ilk sözü ‘Size geçmiş olsun’ demiyorum, ‘çünkü suçlu değilsiniz,’ oldu. Uzun boylu, iri kemikli, esmer, alnı açık, bıyıklı keskin burunlu ve gözleri kararlı bakan mert biri. Soğukkanlı. Geleceğimizi biliyormuş. Çay yapmıştı, ikram etti. Karanfilliydi çay. Servisi elleriyle yaptı. Oktay Yıldırım’ın bir ayağı aksıyordu; harp malulüydü. Gazi’ydi…”
Oğuz Ok